Reklam Bölümü
WTHA

Bültenimize abone olun, Gündemden haberdar olun!

Abone olduğunuzda WorldTürk'ün Kullanıcı Sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.
Reklam Ver

Öğretilmiş boşvermişliklerle yiten 67 yıl !

Ömrümce hiç haz etmediğim, sevmediğim Atasözüdür; “bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” Nefret ederim bu Atasözünden ve hayatımın hiçbir döneminde, yaşam ilkelerim arasına girmedi. Sırası geldi dokundum, sırası geldi çemkirdim, sırası geldi sustum, sırası geldi kucakladım, sırası geldi ittim.

Çünkü bir duruşu veya omurgası olmayan insanı sınıflandıramazsınız. İnsani yönünü tartamazsınız, kanaat sahibi olamazsınız. İyi mi, kötü mü anlayamazsınız. Sezemez, yorumlayamazsınız.

Dolayısı ile insan omurgalı olmalı, tavrını, fikrini, zikrini net ortaya koymalı.

WorldTurk Reklam

Erdemli ve cesaretli olmalı.

Zira sana bugün dokunmayan; ya yarenine, ya yanındakine dokunur… Ya da, yarın mutlaka sana.

Konuşacağın yerde ‘lal olmak’, susacağın yerde de ishal olmuş gibi, çen çen konuşmak ta erdemli insanın işi değil.

Daha meslekte çömez iken ilk öğretilen şeydi bana; ‘kalbindeki neyse, dilindeki de o olsun

usulünce.’

Şimdi…

Yarın, yani 6 Aralık Cuma günü, biz Manisalı gazeteciler kongreye gidiyoruz.

2 aday var.

Biri mevcut başkanımız, hepimizin ağabeyi ve kıymetlisi Ali Filizkan. diğeri de İhlas Haber Ajansı’nın Manisa Temsilcisi, tecrübesi ve nezaketi ile çok sevilen Önder Aydın.

Hiç; allayıp, pullayıp, cümleleri lastik gibi çekip uzatıp, evirip-çevirip, kafa ütülemeyeceğim. Hepimiz, hepimizi biliyoruz.

Ali Ağabey; hepimizin olduğu gibi, benimde çok kıymetlimdir. Kendisini çok severim ve saygı duyarım. Allahı var. Bana hiçbir kötülüğü, saygısızlığı da olmamıştır.

Yani; “Ali Ağabey her yönüyle çok iyi bir insan ve gazeteci.” iki kere iki dört…

Ancak Saygı duymak ve sevmek başka… “Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı” vasfı için liyakatı olduğunu kabullenmek ve bu dönem içinde yeniden vizesini vermek başka…

Başta söyledim. Kalbimdeki neyse dilimdeki de O.

Ben kaçak-göcek oynamam. Kelime oyunları da yapmam.

Evet Ali Ağabey kıymetlimdir, çok seviyorum kendisini ancak, Cemiyet başkanlığı için yeterli aksiyon becerisine sahip olamadığını, 2 dönem tecrübe ettik. 3.Dönem için tekrar aday olması bana göre büyük hata, hatta gereksiz bir inat. Keşke kıymetli ağabeyim bunu öngörebilse ve artık durması gerektiğini kabul edebilse. Ali Ağabey’in de kendine göre haklı gerekçeleri var, anlatıyor sağda solda. Ancak bunlar artık geçerliliğini kaybetti.

Çünkü, geçmiş 2 dönemin karnesi ortada. Notlar zayıf, bütünleme sınavına ne hacet?

Ali Ağabey bu dönem dinlenmeli, hatta çekilmeli ve mesleğin duayeni olarak, Önder’in yanında; en kuvvetli destekçisi olarak yerini almalı.

Manisalı meslektaşlarımda hiç olmazsa bu dönem olsun; 67 yıldan beri devam eden alışılagelmiş bu “boşvermişlik düzenini” yıkmalı ve yeni bir başlangıç için değişim kararı almalı.

Meslektaşlarımız; Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığının bugüne kadar sadece temsiliyete hapsedildiğini, bunun ötesine geçilebileceğinin konusunun istişaresinin bile edilmediğini fark etmeli, kendileri için çalışacak, biraz olsun mesleki konfor sağlayacak, dayanışma içerisinde aksiyon alacak yeni bir ismi, Cemiyet başkanlığına seçmeli.

xxx

Ekonomik mücadele, konvansiyonel medya, sosyal medya, dijital medyanın önüne geçilemeyen hızı ve sürekli klonlanması nedeniyle, zaten editoryal bağımsızlığa sahip olamayan gazeteciler; olması gerektiği gibi gazetecilik yapamazken, bir de Manisalı gazetecilerin 67 yıldır, aynı bakış açısı ile dar kalıp alışkanlıklara hapsedilmesinde inatlaşmaya gidilmesi, hiçte doğru gelmiyor. Manisa’daki gazeteciler arasında değişmeyen tek şey, değişime yanaşmayanlar.

xxx

Size ilginç ve çok düşündürücü bir kronoloji sunacağım. Ancak baştan söyleyeyim.

Ben 1997’de Manisa’ya geldim. Ezeli çok iyi bilmediğimden araştırmalarımı ve öğrendiklerimi yazıyorum. Yanlış yazıyorsam da, doğrusunu söyleyin, uyarın, değiştireyim.

Konuyu; meslekten tevellütü eski birkaç kişiye sordum, aldığım cevaplar hep aynı idi. Eee cevaplar aynı olunca da; “bilgilerde doğrudur” diyor insan, ister istemez.

Şimdi…

Manisa Gazeteciler Cemiyeti (Derneği) 10 Nisan 1957 tarihinde rahmetli meslektaşlarımız; Ahmet Karaoğlan, Fahrettin Korur, Halil Onultmak ve Yılmaz Kayan tarafından kuruldu. Ahmet Karaoğlan bir süre cemiyete başkanlık etti. Yani, ilk cemiyet başkanı Ahmet Karaoğlan. 

Arada boşluklar veya kısa süreli başkanlıklar var mıdır, bilinmez ancak (ya da bir bilen bulamadım) Sonrasında ve bildiğim kadarıyla  2. Cemiyet Başkanlığını, Cevdet Aytaç üstlendi.

Cevdet Aytaç kim?

Manisa Gazeteciler Cemiyeti’ni; 1980 ile 2018 tarihleri arasında tam 37 yıl yönetecek olan, Ertuğrul Aytaç’ın babası.

Manisa Gazeteciler Derneği (Cemiyeti) 12 Eylül 1980 darbesi sonrası faaliyetlerini kısa bir süre durdurdu.

Akabinde dernek; 25 Aralık 1980 tarihinde dönemin Manisa Gazeteciler Derneği başkanı ve şu andaki (2024) mevcut başkan Ali Filizkan tarafından yeniden faaliyete geçirildi.

1981 Tarihinde yapılan genel kurulda ise Cemiyet Başkanlığına Ertuğrul Aytaç seçildi. Ertuğrul Aytaç; 37 yıl kesintisiz, yani 12 dönem Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’nı yapacağı o uzun döneme başladı.

Bakar mısınız kronolojiye… Babadan oğula… Padişahlık gibi.

Tam 37 yıl.

xxx

Sonra değişim sesleri yükseldi meslektaşlarımız arasında.

Aralık 2018 de yapılan genel kurulda cemiyet başkanlığına Ali Filizkan’ı seçildi. Zira hepimiz değişimden yana idik. Sadece temsiliyet ve etiket meraklısı bir başkan değil, icraatçı bir başkan istiyorduk.

Ali Ağabeyimiz başkan seçilince; umutlandık, heyecanlandık. Ekibi de zıpkın gibiydi. Tanıdığımız ve sevdiğimiz meslektaşlarımız. İş bitirici, akıllı gazetecilerden oluşuyordu Ali Ağabeyin yönetim kurulu.

Bir şeyler değişecek, gelişecek zannettik lehimize.

Beklentimiz yüksek ve çoktu Ali Ağabeyimizden, kıymetlimizden yana… 2 dönemdir de başkanlık yapıyor bize.

Olmadı olamadı, alışkanlıklar terk edilemedi.

Anladık ki sorun yönetimdeki kişilerde değil, yönetim alışkanlıklarında ve bilindik yöntemlerin dışına çıkmama ısrarında. Yani, başkanın kendisinde.

Değişen sadece başkanlık ismi ve etiketi oldu. Yaşadık, tecrübe ettik, anladık, gördük.

Ötesi -berisi, aşağısı-yukarısı aynı. Arkamızda, yanımızda duran yok. Ne yanımızda, ne karşımızda…

Nötr…

Dedik ya en başta… “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” İşte o hesap, Ali Ağabey’in fıtratı.

Etiket yetti, üretmek ve sahiplenmek gereksiz görüldü kıymetli başkanımız tarafından.

Tıpkı Ertuğrul Ağabey gibi. Ertuğrul Ağabey’ide çok severim, çok çok kıymetlimdir ancak…

Yitik yıllar, aktı gitti, sular seller gibi.

Ne ders alan oldu, ne de önlem alan.

Ne de şapkasını önüne koyan.

“Yapacak bir şey yok, dedik artık mecburen. Alan memnun satan memnun.”

Bizde boşverdik son dönem, bu boşvermişliğe.

Ancak şimdi sandık var önümüzde. Olacaksa, yarın olacak. Olmayacaksa da bir dönem daha, aynı boşvermişliğe devam.

xxx

Arkadaşlar; bu sefer olsun “alışılagelmiş boşvermişlik düzenine he” demeyelim. Zira zaten ekonomik yokluklar, teknoloji ve yeni akım medya; mesleğimizi, yüz yüze iletişimimizi bitirdi.

Bir daha ve tekrar alışılagelmiş “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düzenin uygulayıcısını yeniden başkan seçersek, zaten birkaç meslektaşımızın özel gayreti ile sıcak tutulan insani ilişkilerde tamamen yok olacak.

Kendine derman olamayan tek meslek örgütü olarak bizler, bu mutsuzluk ve sorunlarımızla halkın derdine nasıl rehber olacağız dersiniz?

Burada 67 yıldan beri alışkanlık ve neredeyse kural haline getirilen öğretilmiş bir düzen var arkadaşlar. Adı da; ‘boşvermişlik, ne gerek var’ düzeni. Bu öğretilmiş boşvermişlik düzeni, bir kuşağın bakış açısına kodlanmış gibi. Her başkanlığa gelen aynısını yapıyor. Bir buket çiçekle, hayırlı olsun ziyaretlerinden ötesi yok.

Meslektaşlarımıza fayda sağlayacak işler içinde; “paramız yok” deyip, uğraşmaya gerek görülmüyor. Gelen başkanlar kendini yormuyor, sonuca ulaşmak için çaba sarf etmiyor. “Paramız olsa, bizde yapmasını biliriz. Neler neler yaparız” deyip, sürekli kendini savunuyor, bahane üretiyor.

İş ve fayda değil, bahane. Öğretilmiş, boşvermişlik işte…

Oysa envai çeşit proje ve sponsorluk yöntemi var. Bunca yıl, daha birinden yararlanılmadı.

Yiten 67 yıl.

Bahane ile geçen 67 yıl.

Hadi çok eskilerde mümkün olamayabilirdi de…Ancak son 20 yıl? Ajans projelerinin en revaçta olduğu dönemlerde bile, yitik yılları öylece çuvala koydular gelen 2 kıymetli başkan da. Ertuğrul Ağabey’de, Ali Ağabey’de.

Çünkü ilki babasından öyle gördü, ikincisi de ilkinden öyle gördü.

Öğretilmiş boşvermişlik” bu işte.

Diğer şehirlerin cemiyetleri çatır çatır proje yapıp, kaynak yaratırken, meslek mensuplarına fayda sağlarken… Biz meslek mensupları, bırakın imkanlardan faydalanmayı; cemiyetimizde toplaşıp, bir bardak çay eşliğinde hasbihal dahi edemedik yıllardır.

Bu kadar basit bir şeyi bile düşünüp, organize eden olmadı. Gazeteciler günü ziyaretleri ve basın toplantıları olmasa, birbirimizin yüzünü unutacağız. Belediye cemiyet binasını bize tahsis etmeseydi, şu an başımızı sokacak bir çatımız bile olmayacaktı. Şu an büyükşehir belediyesi “çıkın” dese. Haklı ve sokaktayız. Çünkü bunca yıl, bir cemiyet binası için bile kafa yormamışız. Ve çok üzücü ki; bu düzenin de kıyamete kadar sürmesi isteniliyor.

Bizde diyoruz ki; bu mevcut “boşvermişlik düzeninin” biz gazetecilere bir faydası olsa, amenna. Kıyamet kopana kadar sürsün. Ancak bize faydası olmadığı gibi, seçilen başkana da faydası yok. Etiketten başka.

Eee o zaman bu düzende diretmeye ne gerek var? Gelin faydalı işler yapacağımız, yeni bir döneme geçelim. Başkan değişsin, yönetim değişsin, tüzük değişsin, bakış açısı ve planlama değişsin, Cemiyet binasının O soğuk, rahatsız edici “buraya kimse gelmesin, gidin buradan, hemen boşaltın burayı” hissiyatı, samimiyetsizliği değişsin. Orayı bir elden geçirelim, sıcacık ve işlevsel bir hale getirelim.

Gerçek anlamda; gazeteciler için çalışıp, proje üretip, kaynak sağlayabilen bir başkan ve ekibi denensin. Ne var bunda? Ne kötülük, ne saygısızlık, ne vefasızlık var bunda? Önder aday oldu diye bu kadar tepki gösteren arkadaşlar, yıllardır meslektaşlarımız menfaatine tek kalem faydaya imza atılmamasına, neden tepki göstermiyor peki?

Yok doğululuk, yok Manisalılık…

Eee Ali Ağabey’de, Makedonya İştip’li. Yani menşei başka millet. Ama bizim ciğer paremiz Ali Ağabey. Milletinden, kökeninden bize ne arkadaş.

Önder’de doğulu… Eee olsun. Nereli olduğundan bize ne arkadaş. İyi ve akıllı bir Türk vatandaşı mı? Cevap; evet. Eee, sorun ne arkadaş?

Sırf seçim kazanmak için başka koz kalmadı da, kökenlerlemi uğraşacağız şimdi biz? Bunlar gereksiz-boş manevralar ve salvolar. Bu maya tutmaz arkadaş.

Son derece medeni ve haklı bir talebimiz yok mu? Koca bir 37 yıl, kıymetlimiz Ertuğrul Ağabey cemiyete başkanlık etti. Bir 37 yılda Ali Ağabey’mi başkanlıkta çakılsın? Size de garip gelmiyor mu bu durum? Yoksa, bendemi bir anormallik var? Belki de aklım ermiyor ha? Deyiverin hele, benim kafamın basmadığı şey ne?

xxx

67 yıl…

Dile kolay. 67 yıllık sabır.

67 yılda, 5 başkan. Oda, benim bildiğim 5 Başkan. Varsa yanlışım veya eksik bilgim lütfen düzeltin.

Normal şartlarda 67 yılda 22 başkan, Cemiyete başkanlık yapması gerekirken; hanedan soyu gibi uzamış gitmiş hesap.

“Taş olsa çatlar” denir ya…

Çatladık sonunda.

Bizim meslekte en zoru; değişmeyen yönetim alışkanlıklarını ve değişmeyen dar bakış açısını değiştirmeye yeltenmek.

En çetrefelliside; fark edilemeyen liyakatsızlığın kabul edilmesinin sağlanması.

Zira insanın hamurunda var; kusursuz olduğunu zannetmesi.

Bir sabır edersin, 2 sabır edersin… 3, 4,5, 6, 7… 22…

Eee sonunda, ‘yeter gari artık’ dersin.

Olmuyor işte, olamıyor…

22 dönemdir dar ve kalıp bir bakış açısı ile boşvermişliklerle bugünlere geldik. Yarım asırdan fazladır bekliyoruz, meslek örgütü adına kazanımlarımız olacak diye…

Kumaş bu kadar. Olmayacak belli.

xxx

Kıymetlimiz ve sevdiceğimiz Ali Ağabey’imiz; 2 dönemdir bize başkanlık yapıyor sağ olsun. Başta söyledim. Yineliyorum; bu kadarı kafi kanımca. Manisalı üyelerin yüzde 80’ide böyle düşünüyor da… Yazık ki itiraf edemiyor. Üzmemek, kırmamak, bir kısmı da rengini belli etmemek için. Bir kesimde etliye-sütlüye karışmaz hiç.

Siz bana bakmayın. Ben zaten deliyimdir, ezelden beri. Deli cesaretim hiç tükenmez. Aklımdaki neyse, dilimdeki de odur.

xxx

Şu an aramızda olmayan vefat eden tüm eski cemiyet başkanlarına Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun. Benim için kıymeti büyük olan Ertuğrul ve Ali Ağabey’ede; azda olsa meslek örgütümüz için verdikleri katkılardan dolayı tüm meslektaşlarım adına teşekkür ediyorum.

Dürüstçü, net ve açık açık kıymetli Ali Ağabey’ime sesleniyorum;

“ Ali Ağabeyciğim; 67 yılda temsiliyetten öteye geçemeyen Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’na artık yeni ve taze bir nefes, dokunuş lazım. Üye arkadaşlarımız yüzüne söyleyemese de, geneli aynı fikirde. Gel, adaylıktan çekil Ağabey’im. Önder’in yanında sağ kolu, akıl hocası ol.

Bizi; ayrıştırma, bölme, parçalama. Aksine birleştir, bütünleştir, tek vücut eyle. Birlikte yol alalım, birlikte üretelim ve birlikte meslektaşlarımıza fayda sağlayalım. Birlikte sevinelim.

Zira; büyükler, abiler, babalar, anneler böyle yapar.

Bölünenleri toparlar, parçalananları birleştirir, bütünler, tek vücut eyler ve faydaya sunar.

Eee sende bizim büyüğümüz, Ağabey’imiz ve kıymetlimizsin.

Bölme, parçalama bizi Ağabey.

Önder ile birlikte başarıya el kaldırın, bizde sizi alkışlayalım. Güzel olmaz mı Ağabey’im?

Add a comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bültenimize abone olun, Gündemden haberdar olun!

Abone olduğunuzda WorldTürk'ün Kullanıcı Sözleşmesini kabul etmiş olursunuz.
WorldTurk Reklam