Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, meclis kürsüsünden tüketicinin korunmasıyla ilgili söz aldı. Milletvekili Ün, ‘Adı Tüketici Kanunu ama tüketiciyi korumuyor’’ dedi
Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’de tüketicinin korunmasına yönelik Gelecek Partisi adına söz aldı. Öncelikle vatandaş neden dışarıya yöneliyor; neden daha ucuz fiyatlarla, aynı hatta daha kaliteli ürünleri dışarıda bulabiliyor? Ve en önemlisi, Türkiye neden artık çok pahalı? Çözüm bulunması gereken asıl sorunların bunlar olduğuna dikkat çeken Sema Silkin Ün, ‘Getirilen bu düzenleme, yurt içinde faaliyet gösteren pazar yerlerinin elektronik market uygulamalarına yani yabancı ve küresel firmalara karşı korunması talebi; her şeyi korumacı düzenlemelerle yapabileceğine inanan, statükocu bir aklın ürünüdür. Yerli firmaları küresel aktörlere karşı korumayalım mı? Elbette koruyalım ama bunu yaparken Türk vatandaşlarının dışarıdan çok cazip fiyatlarla buldukları ürünleri satın almaları zorlaştırılmasın. Bu, çok ilkel ve çağın ruhuna aykırı bir tedbirdir. Ek gümrük vergileri, değer sınırlaması gibi uygulamalar tüketiciyi yormaktadır. Biz yasaklayıcı, sınırlayıcı ve ahlaki olmayan vergilerle küresel firmalarla rekabet edeceğimizi sanıyorsak büyük yanılgı içindeyiz demektir’ dedi
Pazaryerleri daha sıkı denetlenmeli
İnternet üzerinden satış yapan büyük pazarların gıdadan yüzde 30, beyaz eşyadan yüzde 25 oranlarında komisyon kestiğine dikkat çeken Sema Silkin Ün, ‘Kesilen bu büyük komisyonlarda, vatandaşımızda bakanlığın bu firmaları zengin etmeye yönelik bir girişimin olduğu algısını pekiştiriyor. Bu kârlılığın enflasyonu tetikleyici etkisi de unutulmamalı, zaten yurt dışı firmalarının daha ucuz olma nedeni enflasyonun aylık artış hızının hız kesmemesi. Tüketiciyi mağdur eden sadece bu da değil, pazar yerlerinde ayıplı, sahte mal satmak mümkün. Tekstil ürünleri, sahte bal, sahte zeytinyağı, sahte gıda ürünleriyle karşılaşıyoruz; pazar yerlerinin bu konuda hiçbir sorumluluğu yok ve buna mâni olmak için bir çabaları da yok üstelik. Pazar yerlerinde ayıplı ve sahte ürün satarak tüketiciyi aldatan, sağlığıyla oynayan satıcılara karşı pazar yerleri sadece satışı durdurma ve bir daha satış yaptırmama cezası veriyor, diğer süreçlerde satıcı ve alıcı hukuki süreçlerde kendi süreçlerini kendileri yönetmek zorunda kalıyor. Bakın, tüketici hakem heyetlerinin masası düşük kaliteli ve yurt dışındakilere göre 3-5 katı pahada ürünlerin ayıplı olduğu iddialarına dair başvurularla dolu. Ayıplı malı tüketiciyle buluşturmaya aracılık edebiliyorlar ama bir sorumluluk üstlenmiyorlar. Madem bir yasal düzenleme yapılıyor, o zaman tüketiciyi de koruyacak birtakım çalışmalar yapılması lazım, devlet bu sorumluluğu bu firmalara yüklemek zorunda. Biz sadece satış platformu sağlıyoruz diyerek sorumluluktan uzak bir ticaret anlayışı kabul edilemez. Gümrük duvarlarını yükselterek, fiyatlara sınırlamalar getirilerek içeride vatandaşın satın alma gücünü ezmenin bir çare üretmeyeceği; bu tür sınırlamaların kayıt dışını artıracağı gerçeğinden hareketle çalışmak zorundayız. Rekabet gücünü korumak için rekabetçi olmak lazım. Kanun gücüyle rekabet gücü elde edilemez, edilse de sürdürülemez’ dedi