Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) tarafından düzenlenen Dünya Düzeni ve Türkiye adlı söyleşinin konuğu İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi ve AK Parti İnsan Hakları’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın oldu.
Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, Dünya Düzeni ve Türkiye adlı söyleşinin konuğu İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi ve AK Parti İnsan Hakları’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’ı ve beraberindeki heyeti söyleşi öncesi makamında ağırladı.
PAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Şehit Piyade Teğmen Bekir Can Kerek Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Durmuş Akalın, il protokol üyeleri, dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’ın kısa öz geçmişi sunuldu.
Prof. Dr. Yalçın: “Dünya Düzeni dediğimiz şey o düzenin içerisinde barış ve adalet getirmesi için kurgulanmış yapı beş tane devletin insafına bırakılmış ve bu beş devletin kendi gündemleridir.”
Dünya Düzeni ve Türkiye konulu söyleşi programında kısa bir konuşma yapan Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın şunları ifade etti: “Uluslararası sistemde Dünya Düzeninde özellikle bugünlerde Türkiye’yi konuşmak son dönemde yaşanan olaylara bakıldığında çok önemlidir. Bugün içerisinde yaşadığımız Dünya Düzeni bu noktaya gelirken çeşitli evrelerden geçti. Bunun temel bazı parametreleri var ve bu parametreler çerçevesinde biz gündelik hayatımızdan tutun da Türkiye’nin iç siyasetini, ekonomisini, toplumsal yapısını, aile düzenimize kadar etki eden çeşitli kültürel, çeşitli materyal faktörlerin bir toplamını yaşıyoruz. Yani mesela biz bugün bir birleşmiş milletler düzeyinde yaşıyoruz. Nedir birleşmiş milletler düzeni? Temeli 1945’te atılmış dünyadaki devletlerin birbirleriyle barış ve istikrar içerisinde nasıl yaşaması gerektiğini tarif eden, barış ve adaleti koruyacağını, korumasını beklediğimiz bir uluslararası örgüttür. Dünyada 193 devlet bu örgüte üye. Hepsi bu örgütün dünyaya barış ve adalet getirmesini istiyor. Ama bu örgüt kurulduğu günden bu yana gerçekten barış ve adalet hissiyatına ne kadar katkı sunmuştur diye sorarsanız gerçek anlamda bunun oldukça kısıtlı bir ulaşım olduğunu söylemek lazım. Mesela 1945’ten bu yana Birleşmiş Milletlerin gerçek anlamda bir karar alıp herhangi yerde uluslararası siyasete müdahale edip gerçekten barış ve adalet ürettiği örnekler var mı derseniz, maalesef yok. Bazen karar almış o kararlar uygulanmamış, bazen de karar bile alamamış. Karar alamadığı örnekleri hepiniz bilirsiniz. Son günlerde zaten birçok örneğine rastlıyoruz. Nedir mesela? Şuan Gazze’de her on dakika içerisinde bir çocuk öldürülüyor. Sivil insanların sivil kayıplarının sayısı on beş binin üzerine çıktı. Yirmi bine doğru yaklaşmakta. Ve bir şehir, bir şehir değil, bir şehirler öbeği, daracık bir alanda iki buçuk milyon insan yaşıyor. Ve bu insanların üzerine bir devlet yukarıdan bombalar saçıyor. Fosfor bombalar, yasaklanmış bombalar vs.ler söyleniyor. Buna rağmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi hala bu konuyla ilgili bir “Dur” ihtarı bile ortaya koyamadı. Bu uluslararası sistem zaman zaman insan haklarını, demokrasiyi, evrensel değerler gibi kavramları kullanır. Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyi’nin bir çalışma prensibi var. Beş tane daimi üyesi var; 2. Dünya Savaşının galip ülkeleri. İngiltere, Fransa, Amerika, Çin ve Rusya. Adalet dağıtacak bu Birleşmiş Milletler, barış getirecek, bu Birleşmiş Milletler çoluk çocuk katlediliyor şuan Gazze’de. Bu beş ülke toplanıp bu katliama “Dur” bile demiyor bırakın tedbir almasını, ‘Daha fazla gitme’ bile diyemiyor. Dünyada bu örgüte üye 193 ülke var. Bu 193 ülkenin ne düşündüğünün hiçbir önemi yok. Tek başına Amerika Birleşik Devletleri, tek başına İngiltere, tek başına Fransa hayır dediğinde Filistin’deki çocuklar öldürülmeye devam ediyor. İşte içinde yaşadığımız Dünya Düzeni maalesef böyle. Dünya Düzeni dediğimiz şey o düzenin içerisinde barış ve adalet getirmesi için kurgulanmış yapı beş tane devletin insafına bırakılmış ve bu beş devletin kendi gündemleridir. O gündemleri çerçevesinde oy kullanıyorlar. Ve işlerine geldi mi Türkiye’ye mesela ahkâm kesiyorlar. Türkiye’de demokratik hakları, insan hakları gibi meseleleri tartışıyorlar. Filistin’de ölen çocuğun hakkı yok mu? Kafası patlayan, kolu kopan, bacakları kopan çocukların, insanların hiç mi hakkı yok? Maalesef yok. Çünkü bu ülkelerin kendi gündemleri var. O gündemleri çerçevesinde bize dayattıkları, bize reklamını yaptıkları, bize propagandasını yaptıkları bu değerlerle maalesef kendileri uygun değil. O nedenle diyoruz ki, aslında insan hakları demokrasi, barış, adalet ne kadar güzel kavramlar. Hep beraber peşine düşelim.
Prof. Dr. Yalçın: “Batılı ülkelerin kendini dayandırdıkları meşruiyet zemini tamamen kendi altlarından kaymaya başladı.”
Evet, bu ülkede Türkiye’de, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da, Çin’de, Rusya’da, Japonya’da, Brezilya’da nerede insanın hakkı çiğneniyorsa, nerede evrensel dediğimiz değerler çiğneniyor deniyorsa pozisyon alalım. Ama sizin işinize geldiğinde bir örgüt terör örgütü, sizin işinize gelmediğinde öbür örgüt terör örgütü değil. Sizin işinize geldiğinde bir insanın yaşama hakkı var, işinize gelmediğinde bir çocuğun yaşam hakkı yok. İşte içinde yaşadığımız uluslararası düzen, Dünya Düzeni maalesef böyle bir şey. Kim kurdu bu düzeni? İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan devletler kurdu. Bugün bunun sonucunu görüyoruz. Zaman zaman Cumhurbaşkanımız belki de son 10 yıldır her Birleşmiş Milletler toplantısına gittiğinde kullandığı bir ifade var. Dünya beşten büyüktür diyor. Beş ahbap çavuş bir araya gelmişsiniz, kendi kafanıza göre milyarlarca insanın bu Dünya Düzeni ile ilgili kanaatini göz ardı edebiliyorsunuz, yüz binlerce insanı Gazze’de, Suriye’de, Irak’ta öldürülmesini göz ardı edebiliyorsunuz ve buna barış ve adalet evrensel değerler diyorsunuz. Bu zamana kadar bunların hepsinin bir yalandan ibaret olduğunu hepimiz biliyorduk. Ama Gazze ile birlikte o kadar net ortaya çıktı ki, batılı ülkelerin kendini dayandırdıkları meşruiyet zemini tamamen kendi altlarından kaymaya başladı. Herhalde bundan sonra hiç birimiz, Gazze meselesinde veya başka bir gariban yurdunda batılılardan, bu ülkelerden onlara fayda gelmeyeceğini anlamışızdır. Bu ülkelerden herhangi biri sizin ülkenizde demokrasi yok size demokrasi getirelim dediğinde bunun samimi olmadığını herhalde artık hepimiz anladık. Bu ülkelerin herhangi birinin medyasında sizin ülkenizde insan hakları çiğneniyor gibi ifadeler kullandıklarında aslında insan haklarını umursamadıklarını öğrenmiş olduk. Evet, bu zamana kadar kuvvetli şüphelerimiz vardı ama bu son Gazze olayı bize çok açık bir şekilde gösterdi ki evrensel değerler dedikleri şeyleri aslında kendi işlerine geldiği gibi kullanmak için üretmişler. O nedenle Cumhurbaşkanımız her sene Birleşmiş Milletler toplantısına gittiğinde ‘Dünya beşten büyüktür’ diyor. Beş ülke kendisi karar alıyor, imtiyaz sistemi yaratmış, kendilerine dokunmayan her türlü zarara göz yumuyorsunuz ve buna Dünya Düzeni diyorsunuz.”
Dünya Düzeni ve Türkiye konulu söyleşi programının konuğu olan Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın; Gazze meselesi, Ortadoğu meselesi, Türkiye’nin dış politikası ve güvenlik siyaseti üzerinden kısa bir değerlendirme sonrası öğrencilerden gelen soruları yanıtladı.