Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’de bugün Grup Toplantısı’nda konuştu.
Erdoğan gündeme ilişkin özetle şunları söyledi:
“Netenyahu iki tarafına birer bakan koymuş, basın açıklaması yapıyor. Zannediyor ki o bakanlar beni kurtaracak. Ama o bakanlar bile Netenyahu ile beraber aynı istikamette yürümüyor. Netenyahu gidicidir. Bütün mesele dünyada haklının yanında yer alacak olanların duruşudur. Bu konuda maalesef beklenen gelişmeler oluyor mu? Hayır. Amerika başta olmak üzere batı, hep birlikte hala maalesef ters yüz olarak bu duruma bakıyor. Fransa önce farklı açıklamalar yapıyor daha sonra bakıyorsunuz geri vitese takıyor. Dürüst ol yahu. Aynen şu anda Filistin’dekilerin durumu gibi. Biz istiyoruz ki dimdik dosdoğru ama hiçbir zaman kalkıp da akşam başka sabah başka olmayın. Türkiye gibi olun.
“HAMAS, FİLİSTİN’DE SEÇİMLERE GİRİP SEÇİM KAZANAN BİR SİYASİ PARTİ”
Sınırlarımızın güvenliği, terörle mücadele, ekonomik sıkıntıların çözümü, 6 Şubat depremleri ile yıkılan şehirlerin inşası, gündemimizin en değişmez ve en öncelikli başlıklarıdır. Amerika’nın ve batının sınırsız desteğini alan İsrail hükümeti katliamlarına tam 40 gündür aralıksız bir şekilde devam ediyor. Kelimenin tam anlamıyla bir devlet terörü estiriyor. İsrail bir terör devletidir. Hamas’ı terör örgütü olarak ifade ediyorsun. Hamas, Filistin’de seçimlere girip seçim kazanan bir siyasi parti. Seçimi kazandıktan sonra da haklarını elinden aldınız. Bu gerçekleri görelim. Benim ülkemde bile Hamas’ın bir siyasi parti olduğunu bilmeyen, anlamayanlar var.
“NETENYAHU’YA SESLENİYORUM: SENDE ATOM BOMBASI VAR MI YOK MU? SIKIYSA ÇIK AÇIKLA. AÇIKLAYAMAZSIN”
2 milyonu aşkın sivili atom bombasıyla yok etmekten bahsedenler… Buradan Netenyahu’ya sesleniyorum: Sende atom bombası var mı yok mu? Sıkıysa çık açıkla. Açıklayamazsın. Sen de atom bombası var ve bununla tehdit ediyorsun. Bunları biz biliyoruz ve artık ecelin geliyor. İstediğin kadar nükleer bombaya sahip ol ama gidicisin. Ahlak, vicdan, onur namına ne varsa hepsini kaybedenler insan değil ancak belhüm adal (alçak yaratık) olabilir. Karşımızda bir soykırım var. Şu anda yüzlerce, binlerce avukat bunları Lahey Adalet Divanı’na, böyle bir soykırımı yaptığı için bunları kesinlikle soykırım noktasında da bütün adımları atıp, gerekli duyuruyu yapma gayreti içerisinde olacağız. İnsanım diyen hiç kimse Gazze’de yaşanan bu katliamları onaylayamaz.
“CHARLIE HEBDO OLAYINDA DÜNYADAN DEVLET BAŞKANLARI, BAŞBAKANLAR… BİZDEN DE BİRİLERİ PARİS’TEKİ O YÜRÜYÜŞE KATILDILAR. NEREDE BU DÜNYANIN DEVLET BAŞKANLARI? HADİ BİR DE BUNUNLA İLGİLİ YÜRÜYÜN BAKALIM YA”
Hatırlayın Charlie Hebdo olayında 23 kişi ölmüştü ve dünyadan devlet başkanları, başbakanlar… Bizden de birileri Paris’teki o yürüyüşe katıldılar. Peki. Şimdi, 13 bine yakın insan öldü. Nerede bu dünyanın devlet başkanları? Hadi bir de bununla ilgili yürüyün bakalım ya. Vicdanınız yok mu? İnsafını yok mu? Olay haçlı-hilal meselesidir. Kardeşlerim Gazze, tüm dünyada maskeleri düşürmüş. Gerçek yüzleri ortaya çıkarmıştır.
“ÜLKEMİZDE BİRİLERİNİN YAPTIĞI GİBİ ZALİMLE MAZLUMU EŞİTLEMEK, ZALİMİ AKLAMAK DEMEKTİR. CHP VE BAZI ORTAKLARININ YAPTIĞI TAM OLARAK BUDUR”
Ülkemizde birilerinin yaptığı gibi zalimle mazlumu eşitlemek, zalimi aklamak demektir. CHP ve bazı ortaklarının yaptığı tam olarak budur. Açıkça İsrail’i savunmadıkları için direnişçileri terör örgütü ilan ederek canileri temize çekmeye çalışıyorlar. Bunu da millete tarafsızlık diye yutturabileceklerini düşünüyorlar. Hadi CHP’yi anlıyoruz. Onların bu konuda sicili zaten bozuk. YPG’li teröristleri, vatanlarını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum olarak görenlerden, asker polis katillerinin cenazelerinde poz verenlerden zaten başka bir yaklaşım beklemiyoruz.
“GENEL BAŞKANLIĞI’NDA OTURAN GERÇEKTEN GENEL BAŞKAN MI? YOKSA EMANETÇİ Mİ?”
CHP’nin Genel Başkanlığı’nda oturan gerçekten Genel Başkan mı? Yoksa emanetçi mi? Belli değil. Onu oraya oturtan efendilerinin bir sonraki adımı ne olacak? O da meçhul. Ama Genel Başkanın da onu oraya getirenlerin de iplerini ellerinde tutanlarının amaçlarının değişmediğini gayet iyi biliyoruz. Seçim hezimetinin tüm faturasını sabık Genel Başkanlarına keserek kendilerini temize çekmeye çalıştılar.
“BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN ELLERİNDE HANÇERLE GEZEN BU KİFAYETSİZ MUHTERİSLERİN O HANÇERLERİ MİLLETİMİZE SAPLAMASININ ÖNÜNE GEÇMEKTİR”
Bizim o dönem Frankenstein ittifakı dediğimiz ucube yapıyı, millete umut diye pazarlayanlar ta kendileriydi. Bugün recmettikleri sabık Genel Başkanlarını… Galiba bir ofis açmış kendine. İnşallah mutfağı da unutmamıştır. Daha 5-6 ay öncesine kadar yere göğe sığdıramayan yine bunlardan başkası değildi. Elbette yedili koalisyonda kimin kimi hançerlediği, ihanet ettiği bizim meselemiz değildir. Daha düne kadar Türkiye’yi yönetmeye layık gördükleri cumhurbaşkanı adaylarını bugün günah keçisi ilan etmelerindeki çelişki de bizi ilgilendirmez. Genel Başkanlık koltuğunda oturan yeni şahsın da çarkçı olması da bizi alakadar etmez. Tüm bunlar CHP’nin iç meselesidir. Bizim için önemli olan ellerinde hançerle gezen bu kifayetsiz muhterislerin o hançerleri milletimize saplamasının önüne geçmektir.
“SORUNUN ACİL ÇÖZÜMÜ, KONUYLA İLGİLİ ANAYASAL VE YASAL DEĞİŞİKLİKLERİN SÜRATLE YAPILMASINDAN, KALICI ÇÖZÜMÜ İSE YENİ VE SİVİL BİR ANAYASADAN GEÇMEKTEDİR”
İki yüksek yargı organı arasında ortaya çıkan içtihat farkını, darbe olarak nitelemek ise bir başka utanmazlıktır. Şu gerçeği biz de milletimiz de çok iyi biliyor: Allah korusun bu ülkede darbe veya kalkışma olsa en büyük destekçisi CHP olacaktır. CHP ve ortaklarının afaki söylemlerinin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. AYM ile Yargıtay arasındaki mesele, iki yüksek yargı organının görev alanlarıyla ilgili görüş farklılığından ibarettir. Bizim dönemimizde Anayasamıza kazandırılan bireysel başvuru hakkının kullanımı noktasında yaşanan sorun, bir süredir zaten ifade ediliyordu. Her iki yüksek yargı organı, başkanları da dahil hem görüşmelerimizde hem de kamuya açık toplantımızda bu konudaki şikayeti dile getiriyorlardı. AYM’nin 130 bin dosya sayısına ulaşan bir iş yükünün altından kalkması mevcut şartlarda mümkün değildir. Tabii bir de bu hakikate, verilen kararlarla ilgili eleştirilerin giderek artmasını eklemek gerekiyor. Yargıtay’ın yaptığı açıklamada dile getirdiği serzenişleri göz ardı edemeyiz. Ama devlet başkanı sıfatıyla bize bu tartışmada hüküm vermek değil, hakem olmak düşer. Anayasamızın 104. maddesine göre devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme görevi bizdedir. Sorunun acil çözümü, konuyla ilgili anayasal ve yasal değişikliklerin süratle yapılmasından, kalıcı çözümü ise yeni ve sivil bir anayasadan geçmektedir. Bunun adresi de yüce Meclis’tir. (ANKA)