5 çocuğun öldüğü yangın, ve sonrasında gelişen olaylar… Nasıl bir cümleyle insan bu yaşanılan acıyı tarif edebilir ki? En azından aktarmaya çalışacağım. O güne gidelim önce dilerseniz., yangının başladığı dakikalardan itibaren yerel basın mensubu arkadaşlarımızla hep telefon trafiği yaşadık Birbirimizle aldığımız bilgileri paylaştık. Ben hem görsel olarak hem sözel olarak İzmir ve ulusal basın mensuplarını bilgilendirdim. Saniyelerle yarıştık adeta hem üzüntü içerisindeydik ama mesleğimizi de yapmak zorundaydık.
Her ölen çocuğun anonsunu yapmak ve haberini yetiştirmek için mücadele vermek boğazınız düğümlenirken, inan ki çok zordu!
Selçuk devlet hastanesinin karşısında bulunan banklara oturduk, Hasan Hüseyin Gödeş, Memiş Esener, Mehmet Durmuş, İlter Bıyıklı, Kerem Gültekin’le birlikte devamlı bilgi almaya çalıştık yetkililerden. Selçuk basınına bu saydığım isimlere özellikle çok teşekkür ediyorum haberleri sağlıklı bir şekilde tüm basına ulaştırmamı sağladıkları için.
GELELİM ANNE VE 5 MELEĞE!
Bir gazeteci gözüyle, olayı yakından gören ve takip eden birisi olarak gözlemlediğim ” çözüme ulaştırılamayan ihmaller zinciri ve bunun sonucunda ölen 5 masum çocuk” diyebilirim kısaca!
Cenaze töreni ve akabinde çocukların defin işlemine kadar takip ettim. Tutuklu babanın özel izinle camiye getirilme sürecinde kelepçenin çıkarılmaması basının yani bizlerin dikkatinden kaçmadı ve zaten kamu oyunda bunu yansıtmıştık. Esas dikkatimizi çeken İlçenin mevcut belediye başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel’in ortalıklarda olmayışıydı. Sonra öğrendik ki Barselona’daymış… Onu temsilen başkan yardımcı Gökalp Erhan Güzel vardı. Hala yok bu arada başkan hanım inşallah çocukların 52 ci sine yetişir.
Yaşanılan süreçte herkes bir birbirini suçluyor peki kim bunlar? bakanlık ve belediye! çıkan sonuç VAY GİDENE
Bir annenin çaresizliğinden öte, toplumun tüm katmanlarını ilgilendiren büyük bir çocuk koruma ihtiyacını ortaya koyuyor peki bu ihtiyacı karşılaya biliyor muyuz?
Bu durum yalnızca bir annenin çaresizliği olarak görülemez. Çocuklarını korumak için aldığı önlem, ruhsal bir yeterliliğin eksikliği olarak kabul edilmelidir. Anne, yaşadığı baskı altında sağlıklı değerlendirme yapabilmekten yoksun kalmıştı. Dünyanın birçok ülkesinde, 12 yaşından küçük çocukların evde tek başına bırakılması çocuk ihmali olarak kabul edilirken, bu durumun toplumumuzda görmezden gelinmesi ciddi bir çocuk koruma zafiyeti olarak öne çıkıyor. Annenin eylemleri, bireysel bir yetersizlikten çok, onu böylesine yalnız bırakan bir sosyal çevrenin izlerini taşıyor.
Ben kendi adıma 5 Melekten özür diliyorum, duymadığım ve koruyamadığım için! “SİZE BİR DÜNYA BORCUMUZ OLDU!”