Emeklilikte Yaşa Takılanlarla ilgili düzenlemeleri içeren yasa teklifinin TBMM’deki görüşmelerinde konuşan CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, EYT düzenlemesinin bir lütuf gibi sunulmasının kabul edilemez olduğunu, iktidarın emekliliği bir yük olarak gördüğünü, düzenlemenin bir seçim yatırımı olarak hazırlandığını ve düzenlemeyle Emeklilikte Yaşa Takılmanın yerini Emeklilikte Prime Takılmaya terk ettiğini dile getirdi.
Kamuoyunda, stadyumlarda yükselen iktidara yönelik istifa çağrılarının anayasal ve hukuki anlamda temel insanlık ve yurttaşlık hakkı olduğunun altını çizen Sındır, iktidara yüklenerek “iktidarınızın sona erecek olmasından dolayı yaşadığınız korku, panik ve kabuslar nedeniyle, milletimize her türlü hakareti ve küfrü hak göremezsiniz, yeter artık, istifa” dedi.
“ADALETİN EN KÖTÜSÜ GEÇ TECELLİ EDENİDİR”
Genel kurul görüşmelerine Orhan Gazi’nin sözlerini hatırlatarak başlayan Sındır, “Bu kanunu eksiğiyle gediğiyle bugüne kadar niye getirmediniz? Milyonlarca EYT mağduru insanımıza neden zulüm ettiniz? Oysaki bu sorun uzun yıllardır hepimizin malumu, bugüne kadar bizler de, diğer siyasi partilerde çok sayıda soru veya araştırma önergesi, kanun teklifi verdi. EYT’yle ilgili belki beş yıl önce oluşturulacak komisyon ve ardından getirilecek kanun teklifiyle yapılacak düzenleme, 2018’den günümüze en az beş yıl gecikti. Niye bugün? Niye seçimin üç beş gün arifesinde? EYT mağduru yurttaşlarımızın en az 2,5 milyon, en fazla yaklaşık 5 milyon olduğu tahmin ediliyor. Yazıktır, günahtır; bu kadar insanımız ve aileleri demek ki bu kadar yıl mağdur oldu; bu kadar yıl boyunca alacakları üç kuruş emekli maaşıyla çocuklarının, analarının, babalarının kursağından geçecek lokmadan bu insanlarımızı mahrum ettiniz. Adaleti geç tecelli ettirdiniz, ve Orhan Gazi’nin dediği gibi “Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da, geciken adalet zulümdür” ve geç getirdiğiniz bu adaletiniz ile bu insanlara yıllarca zulüm ettiniz. Yazıklar olsun, bu bir seçim yatırımı, geç gelen EYT adaleti” dedi.
“SAYIN BAKANIN BU SÖZÜ YALANMIŞ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2018’deki sözlerini ve Bakan Bilgin’in açıklamalarını hatırlatarak konuşmasına devam eden Sındır, “Sayın Erdoğan “Bir tarafta stokçular, fırsatçılar türedi, diğer tarafta bunlar türedi” dedi. Şu ifadeye bakar mısınız! “Bunlar Türedi.” “Bunlar” denenler kimler? EYT’liler. Keşke 2018 yılında ve hatta çok daha önce ikna edebilseydiniz de, Sayın Erdoğan; “bunlar” değil “bu vatandaşlarımız” diyebilseydi ve emeklilik hakkının bir lütuf değil, devletin sırtında bir yük değil fakat temel yurttaşlık hakkı olduğunu, bu insanlarımızın da “türemiş yaratıklar” değil de bu ülkenin onurlu yurttaşları olduğunu idrak edebilseydi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin EYT ile ilgili “Prime takılanlar olmayacak. Neden olmayacak? Çünkü 8 Eylül 1999 öncesi prim gün şartını değiştirmiyoruz, 5000 ve 5400. Bu kötü senaryoları kafanızdan silin, öyle bir şey yok. İki şartı kaldırmıyoruz: Prim gün sayısı ve yıl sayısı. Kadınlar için yirmi, erkekler için yirmi beş yıl şartını yerine getirdikleri zaman onlar da bundan istifa edecekler” şeklinde açıklama yaptı. Sayın Bakanın bu sözü yalanmış. Getirilen bu düzenleme ile 8 Eylül 1999 öncesi geçerli olan prim ödeme gün sayısı kademeli bir şekilde 5975’e kadar çıkartılıyor. Dolayısıyla borçlanma yoluyla emekli olmaya çalışacak yurttaşlarımız elinde avucundaki birikimlerini seferber ederek, kredi çekerek prim gün sayısını tamamlamaya çalışacaklar. Buna gücü yetmeyecek olanların ise prime takılıyor olmaları kaçınılmazdır. Bu kanun yasalaştıktan sonra “Emeklilikte Yaşa Takılma” yerini “Emeklilikte Prime Takılma”ya terk edecek. EYT dernekleri bu kanun çıktıktan sonra derneklerini kapatmak yerine sadece adını “emeklilikte prime takılanlar derneği” olarak değiştirmek suretiyle yeni mağduriyetlerinin giderilmesi için mücadeleye devam edeceklerdir” dedi.
“STAJ YAPANLAR, ÇIRAKLAR, ESNAFLAR MAĞDUR”
Düzenleme ile kapsam dışında tutulanlara dikkat çeken ve mağduriyetlerin devam edeceğinin altını çizen Sındır, konuşmasına şöyle devam etti, “Sayın Bakan staj yapanlar için şöyle demişti: “Staj yapanlar iş yerinde çalışma ilişkisi kurmuyor, iş akdi gerçekleşmiyor dolayısıyla işveren onlar için prim ödemiyor yani onlar için geçerli bir durum değil.” Yani işverenlerin prim ödemiyor olması nedeniyle gerek staj gerekse çıraklık yapanların emekleri yok sayılıyor, sömürülüyor ve hakları gasp ediliyor. Çırağın tamirhanede iş akdi var, haftanın beş günü çalışıp sadece bir günü çıraklık okuluna gidiyor. Şimdi, bu çırak işçi değilse kim işçi? İşveren olan patron, çırağı çıraklık okuluna yollayarak uzun vadeli sigorta priminden kurtuluyor, ucuz iş gücü sağlanıyor; olan çırağa oluyor. Neden birinin çalışması emekliliğe başlangıç sayılırken diğeri bu haktan mahrum ediliyor? Bir diğer mağdur kesim ise esnaflarımız. Emekliliğe esas toplam prim gün sayısı 5 bin gün olan SSK’lılar gibi Bağ-Kur’lu esnafımızın da EYT’den yararlanması için 9 bin gün yerine 5 bin gün yeterli olsun istiyor. Prim borcu bulunan esnafa, borçlu günün tamamı yerine sadece ihtiyacı olduğu kadar günü ödeme hakkı tanınmalı, 2008 yılından önce oda, sicil ve vergi kaydı olduğu halde Bağ-Kur kaydı bulunmayan esnafa bu sürelerden faydalanma imkanı verilmeli. Toplam 9 bin günü tamamlayan fakat yaş nedeniyle emekli olamayanlar SGK primi yerine sadece sağlık sigortası primi ödemeli. Askerlik borçlanmasında sigorta giriş tarihinin dikkate alınmaması örnek gösterilerek, sigorta girişinden önce doğum yapan kadınlara da doğum borçlanma hakkı verilmeli” dedi.
“ARTIK YETER, HÜKÜMET İSTİFA”
Konuşmasına kamuoyunda ve stadyumlarda yükselen istifa çağrılarına değinerek sonlandıran Sındır: “Stadyumlarda, meydanlarda, sokaklarda hükümeti istifaya çağıran asil milletimizin asil evlatlarından rahatsız olanlar ve hatta bunu daha da öteye götürerek spor müsabakalarının gerekirse seyircisiz oynanması çağrısında bulunanlar, iktidara milli irade ile geldiklerini her fırsatta dile getiriyor. Ancak aynı iradenin kendilerini iktidardan ayrılma çağrısının da anayasal ve hukuki anlamda temel insanlık ve yurttaşlık hakkı olduğunu yok sayıyor. İktidardakiler, iktidarlarının sona erecek olmasından dolayı yaşadıkları korku, panik ve kabuslar nedeniyle, söz konusu istifa çağrısında bulunanlara her türlü hakareti ve küfrü kendilerine hak görüyor. İktidarlarındaki, beceriksizliklerini, yeteneksizliklerini, yolsuzluklarını, ortaya koyanlara, anayasal ve demokratik haklarını talep edenlere “be ahlaksız, be namussuz, be adi” diyerek, “terörist, devlet düşmanı” yakıştırmalarıyla veya “bunlar çürük, bunlar sürtük” diyerek kendi vatandaşına hakaret edenler yolun sonuna geldiklerini çok iyi biliyor. Onlar, bu asil milletin asil evlatlarına hangi yakıştırmaları yaparlarsa yapsınlar, iktidarlarını ve koltuklarını sürdürebilmek adına hangi hakarette bulunurlarsa bulunsunlar, milletimizi kin, öfke ve nefret dilleriyle ne kadar kutuplaştırmaya, bölmeye ve kendilerinden olmayanları ötekileştirmeye çalışırlarsa çalışsınlar, yol göstericimiz, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; “Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.” Benim de iktidar sahiplerin diyecek bir çift sözüm var; artık yeter, hükümet istifa” dedi.